NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
جَعْفَرُ
بْنُ
مُسَافِرٍ
التِّنِّيسِيُّ
حَدَّثَنَا
خَلَّادُ
بْنُ يَحْيَى
حَدَّثَنَا
بَشِيرُ بْنُ
الْمُهَاجِرِ
حَدَّثَنَا عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
بُرَيْدَةَ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي حَدِيثِ
يُقَاتِلُكُمْ
قَوْمٌ
صِغَارُ
الْأَعْيُنِ
يَعْنِي التُّرْكَ
قَالَ تَسُوقُونَهُمْ
ثَلَاثَ
مِرَارٍ
حَتَّى
تُلْحِقُوهُمْ
بِجَزِيرَةِ
الْعَرَبِ
فَأَمَّا فِي
السِّيَاقَةِ
الْأُولَى
فَيَنْجُو
مَنْ هَرَبَ
مِنْهُمْ
وَأَمَّا فِي
الثَّانِيَةِ
فَيَنْجُو
بَعْضٌ
وَيَهْلَكُ
بَعْضٌ وَأَمَّا
فِي
الثَّالِثَةِ
فَيُصْطَلَمُونَ
أَوْ كَمَا
قَالَ
Abdullah b. Büreyde,
babasından, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Sizinle gözleri
küçük bir kavin-yani Türkler [tefsir sahabi veya tabiî raviye aittir] -
savaşacaktır. Siz,onları Arap Yarımadasına katıncaya kadar üç kerre
süreceksiniz, ilk sürüşte onlardan kaçanlar kurtulacak, ikincisinde bir kısmı
helak olup, kimisi kurtulacak, üçüncüsünde ise kökleri kazınacak." -Ev kema
kal-
İzah:
Bu hadisi şerifde
Müslümanların, müslüman olma- yan Türkleri sıkıştıracakları ve onları üç kez
Arap Yarımadasına kadar sürecekleri bildirilmektedir. Aynı ravinin, Ahmed b.
Hanbel'in müsnedindeki rivayetinde ise tam aksi bildirilmektedir. Yanı
Türklerin müslümanlan Arap yarımadasına kadar sürecekleri, ilk seferinde
kaçanların kurtulacakları, ikincisinde bir kısmının kurtulup bir kısmının
helak edileceği üçüncüsünde ise hepsinin kılıçtan geçirileceği ifade
edilmektedir. Yani Ebu Davud'un rivayetinin tam tersidir. Ahmed b. Hanbel'in
rivayeti şu şekildedir:
"Abdulah b.
Büreyde, babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben Rasûlullah (s.a.v.) 'in
yanında otururken efendimizin şöyle buyurduğunu duydum:
"Şüphesiz geniş
yüzlü, küçük gözlü sanki yüzleri deriden kalkan gibi olan bir kavim benim
ümmetimi, Arap Yarımadasına sokuncaya kadar üç kerre sürecek birincisinde
onlardan kaçanlar kurtulacak, ikincisinde bir kısmı helak olup bir kısmı
kurtulacak, üçüncüsünde ise onlardan geri kalanların hepsi kılıçtan
geçirilecek."
Rasûlullah'a: - Onlar
kimlerdir? Ya Rasûlullah diye sordular,
"Onlar Türklerdir,
nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki atlarını müslümanların camilerinin
direklerine bağlayacaklar." buyurdu.
Ravi der ki; Büreyde
bundan sonra devamlı surette iki üç deve, yol azığı ve suyu bulundururdu.
Görüldüğü gibi, Ebu
Davud'un rivayeti ile Ahmet b. Hanbel'in rivayeti biribirine taban tabana
zıttır. Bunların telif ve te'vili de mümkün değildir. Bu hadislerden birisini
öbürüne tercih gerekecektir. Hadislerin siyakı ve vakıaları gözönünde
bulundurulduğunda, Ahmed b. Hanbel'in rivayetinin daha doğru olduğu fikri ağır
basmaktadır. Çünkü bir defa sürülen millet, Arap Yarımadasına kadar
kovalanacaktır. Arap yarımadası da müslüman olmayan tatarların değil,
müslümanların yurdudur. Savaşta yenilenler, düşmanın anayurduna değil, kendi
anayurtlarına kaçarlar. Dolayısıyla galip devlet kovaladığı düşmanı onların
ülkesine doğru sürer.
İkincisi; Büreyde (r.a)
Rasulullah'tan hadisi duyduktan sonra her an Türklerin saldırısını beklemiş ve
kaçabilmek için deve ve azığını hazır tutmuştur. Ayrıca Ebu Davud'un
rivayetinin sonundaki - veya dediği gibi" ifadesi ile de ravinin
şüphesini ortaya koymaktadır. Ayrıca olaylar da Ahmet b. Hanbel'in rivayetini
te'yid etmektedir.
Anlaşılıyor ki, Ebu
Davud'un rivayetinin ravileri vehme düşmüşler ve yanlış nakilde bulunmuşlardır.
Avnü'l-Ma'bud müellifi
yukarıya aktardığımız nokta-i nazarları zikrettikten sonra, Kurtubî'nin,
Tezkiresine her iki rivayeti de aldığını ve bunun sebebini anlayamadığını
söyler.